Bir Sabah Müzik Sesi ve Kahve Kokusu Eşliğinde Küçük Bir Gezinti


Viyana’da güneşli ılık bir sonbahar sabahı. Müzik dolu bir şehir, sanki yıllar boyu bestelenen, çalınan, yaşanan müziklerin notalarıyla salınıyor. Havada kahveler ve fırınlardan yükselen kokular, gençler enstrümanlarıyla birlikte müzik akademisi ve opera binasına gidiyorlar. Müzik, sabahın erken saatlerinde başlayan yaşamla iç içe. Bir de sokakların birinde Mozart’ın notaları yükselmeye başlayınca insanın ruhu neşe doluyor.

Bergasse 19 numara –eski bir apartman, 1. kattaki zilde şu tabela var:
Zili çalınca kapıyı açan kişi bekleme odasını gösteriyor ve gezinti başlıyor.

Psikanalizin derin tarihinde…

Kadifesi eskimiş bordoya çalan küçük koltuklar ve kütüphane olan bekleme odasından sonra divanın olduğu odaya geçiliyor. Şimdi fotoğraflardan başka  bir şey olmayan bu odada tek dikkati çeken bir küçük ayna, avluya bakan pencereye öylesine asılmış gibi… Freud insanı tanımanın yolunun bilinçaltından geçtiğine inanıyor. Zengin bilinçaltının içindekilere tutulan ayna, orada saklı bulunanları aydınlığa çıkarıyor ve böylece insan kendi gerçeklerini daha yakından görüp tanıyor.

Aynayı tutan bir profesyonel göz olabilir, günlük hayatımızda ilişkide olduğumuz diğer insanlar olabilir ya da kimi zaman rüyalarımız, içerdikleri sembollerle anlatır bize yine kendimiz hakkında bir hikayeyi… Freud, hem kendi üzerinde hayatı boyunca yaptığı analitik çalışmalarda hem de hastaları ile çalışmalarında, rüyalardaki sembollerin, rüyayı görenin anlayacağı şekilde olduğunu ve kişilik enigmasının aslında o sembollerde gizli olduğunu düşünüyor. Semboller, sahnenin kurgusu, kişinin fantezilerine, iç çatışmalarına ve karakter oluşumuna dair pek çok şey anlatıyor. Bu sahnelerde benlik, zaman ve mekanda serbestçe dolaşıyor; çağrışımlarla istediklerini hatırlıyor, hatırladıkça biliyor ve kendini daha iyi tanıyor. Zaman ve mekan o bilinç halindeyken bir oluyor.

Rüya, ruhun dış baskılardan kurtuluşu, maddesel engellerden bağlarını koparmasıdır.

Diğer odaya geçildiğinde Freud’un yazdığı kitapların en eski ya da ilk baskıları var. Ne kadar çok çalışılmış, araştırılmış, deneyimlenmiş ve üretilmiş bir hayat! Yüzyıl geçmiş olmasına rağmen hala okunmakta ve üzerinde çalışılmakta. Konu hep aynı: İnsan.

Bu kitaplardan bir tanesi çok ince ve küçücük ama bir o kadar zengin. Bir dahaki sefere…
Gezinti son bulurken kapıda Freud’un bir sözü göze çarpıyor:

Sevgi ve çalışmak insan olmanın  temel taşlarıdır.

Yorumlarınız:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.