İç rehberimiz ve Nefs Arasında Duyduklarımız

İlahi ruhumuz, nefsin çıkardığı karanlık dumana gömülürse, ruhumuz içinde bulunan ilahi ışığı (kıvılcımı) yansıtmayı durduracaktır.

 

Karar vermek üzereyken kendinizi iki karşıt fikir arasında sıkışmış buldunuz mu? Örneğin, işinizi zamanında bitirmeyi planlarken son anda sevdiğiniz bir televizyon programını izlemek için fikrinizi değiştirip, işi daha sonra da bitirilebileceğinizi ve bunun dünyanın sonu olmadığını kendinize söylemiş olabilirsiniz. Ya da genelde insanların arkasından konuşmayı sevmeseniz de size göre iyi davranmayan bir meslektaşınız aleyhinde konuşma isteği doğmuş olabilir içinizde. Dahası topluma yararlı bir hizmet gerektiğinde, yardım etmek imkânı elinizin altında olmasına rağmen her şeyi kurtarmak bana mı kaldı ki deyip geri durmak istemiş olabilirsiniz. Basitten daha karmaşık kararlara kadar bu tür argümanları öne sürerek bize ne yapacağımızı buyuran bu tanıdık ses, aynı durumda bize aksini yapmamızı öneren ancak daha derinden gelen ve daha usul konuşan sese karşıttır.

Bu iki ses arasındaki karşıtlık gündelik hayatta az ya da çok sıkılıkta yüzleşmek zorunda olduğumuz içsel çatışma olarak kendini gösterir. Modern psikoloji biliminin temelini kuran Freud, bu çatışmayı her insanın psikolojik yapısında bulunan id-ego-superego arasında durmaksızın süregelen bir çatışma olarak nitelendirir. İnsanın görevi ise, bir tarafta id’den ve beşerden kaynaklanan hayvani dürtüler, arzu ve hırslar diğer tarafta bu dürtü ve arzulara karşıt gelen vicdanın sesi, irade ve akıl arasında bir yerde denge bulmaya ve toplumda yaşamını sürdürmeye çalışmak olur. Freud ve sonraki çağda gelen psikolog ve nörobilimciler, insanın tatminsizlik ve hoşnutsuzluklarının kaynağının burada  –süregelen bu içsel çatışmalarda başladığını kabul ederler.

 

Yirminci yüzyıl düşünürü, hukuk adamı ve müzisyen Ostad Elahi, iş hayatına paralel olarak yaşamı boyunca insan psikolojisi ve ruhu üzerinde çalışmalar ve deneyimlerde kazandığı sonuçları içinde bulunduğumuz çağa uygun biçimde ruhun yeni tıbbı olarak tanımlar. Bu görüşe göre irade, iman, akıl ve vicdanı, ilahi ruha; hayvansal dürtü ve sınırsız arzuları da beşerî ruha yani id ve kötülük, azgınlık emreden nefse (nefs-i emmare) atfeder. Nefsi net, anlaşılır ve yalın bir biçimde şöyle tanımlar:

Kötülüğü emreden nefs güçlü ancak ruh için zararlı bir psikolojik enerjidir. Bu enerji sürekli olarak karakterimizin zayıf noktaları ve kusurları tarafından üretilir ve bu enerji nihayetinde ahlak karşıtı, ilahi olmayan dürtülerin ego düzeyinde ortaya çıkması ile sonuçlanır. Zayıf noktalarımızı ya da zaaflarımızı harekete geçiren sebepler, içeriden (kendi düşüncelerimizden) tetiklenebilir veya dışarıdan, özellikle diğer insanlardan kaynaklınıyor olabilir. Buyurgan nefs çoğu zaman bilinç düzeyinde dürtüsel atakların baskısı ile ifade bulur ve isteklerin derhal tatmin edilmesini emreder. Ayrıca kurnazlıkla aklımıza da nüfuz ederek onu da isteklerine alet etmeye çalışır. Dürtüsel ataklar kolaylıkla yakalansa da nefsin kandıran, dolandıran taktiklerini yakalamak daha çok gelişmiş aklı selim gerektirir. Kötülüğü emreden nefs hem bize (ruhumuza) hem de diğerlerine karşı kötülük yapmaya sürüklerken, aynı zamanda diğerlerinin hakkını çeşitli şekillerde ihlal etmeye, taciz etmeye zorlar.

Id-nefs birliğinin arzu ve kaprisleri ego tarafından yürürlüğe konur. Ego psişeye hükmeder ve günlük bilincimizin tamamını kaplar. Ruhun yeni tıbbında Ostad Elahi, egonun yer aldığı bilinç düzeyinin bir alt katmanında iç rehberimizi bulabileceğimizi belirtir. İç rehber, vicdanın sesiyle konuşur, bize düşünce ve davranışlarımızda doğruyu ilham eden aklı selimin özüdür. “Doğru” olması ruha iyi gelmesiyle, ilahi ve ahlaki prensiplere uygunluğuyla ölçülür. İç rehberin işlevi, ruhun sağlığını ve canlılığını korumak ve gelişmesini sağlamak amacıyla nefsin (ego aracılığı ile uygulattığı) ruhu gerileten zararlı buyruklarına karşı mücadele etmektir. İç rehberin bu mücadeledeki temel araçları aklı selim ve iradedir. Ostad Elahi der ki iç rehberimize kulak verip dikkatimizi ona yönlendirirsek yavaş yavaş onun dediklerini ve işitip anlar hale geliriz ve üzerinde düşünüp id-nefs iş birliğine karşı kendimizi korumak için geçerli plan yapabiliriz. Küçük adımlarla başlayarak insan iradesini kuvvetlendirebilir ve bu baskılara karşı koyabilir. Aksi halde nefsin yorulmak tükenmek bilmeyen kurnaz taktikleri karşısında boyun eğmemiz ve teslim olmamız kaçınılmazdır. Ama her şeyden önce insan, kendi nefsini bilmeli, tanımalıdır. Günlük hayatta karşılaştığımız çatışmalar – ister içsel ister dış kaynaklı olsun, iş, aile, sosyal çevre, vb. bize kendi üzerimizde çalışmamız için elverişli imkanlar sağlar. Ancak bu pek kolay bir mücadele değildir, hatta insanın bu savaşı tek başına kazanması mümkün değildir. Çare maddeötesi enerjiyi elde etmek ve bunun için de enerji kaynağını bulmaktan geçer. Dikkatimizi odakladığımız takdirde bu enerjiyi iç rehberimizle yaptığımız diyalogda elde edebileceğimizi belirtir Ostad Elahi. Diyalog metodu sade ve günlük hayatta herkesin uygulayabileceği bir metottur:  Hayatın telaşında bu ihtiyacın farkına varıp yavaşlamak, mümkünse bir iki dakika durmak, iç ve dış gürültüyü dindirip içimize odaklanmak olarak açıklar diyalogun metodunu.

İç rehberimizle yaptığımız bu çalışmanın en önemli yararları kendini tanımak, bilmek, yüksek düzeyde dikkat ve rehberlik için Kaynak’a duyulan kesin güvendir. Beraberinde, şüpheden arınmış olmak, korkusuz bir emniyet hissi ve hayata karşı kendine güvenle artan bir iç huzuru gelir. İnsan, içinden dolup yükselen bu enerjiyle işlerine, sorumluluklarına daha hevesle sarılır ve sorularının cevaplarını bulur. Hayatın farklı senaryoları arasında daha kolay seyir tutar ve iniş çıkışlarda daha çabuk baş edebilir hale gelir. Büyük olaylara bağlı kalmaksızın kalbinde hissettiği sevinç ve mutluluk günbegün artar.

Sizin benzer tecrübeleriniz oluyor mu ? Nasıl yöntemleriniz var ?

 

Duygu Bruce
16 Şubat, 2016

Kaynak site:

https://www.e-ostadelahi.com/eoe-en/the-imperious-self-1-definition/

https://www.e-ostadelahi.com/eoe-en/spirituality-in-everyday-life/