Burada Ne Yapıyoruz

  “ Burada ne yapıyoruz, nereden geldik, nereye gideceğiz? ”  Bu bildik sorular, insan var olduğundan beri hayata anlam biçmek için sorulagelmiş. Bazıları için yaşamın amacı öncelikle yiyecek ve barınak edinmek iken, bazıları anlamı başarılı bir iş tutmak ya da mesut ev bark sahibi olmakta arar. Kimi zaman da hayatın önceliği zevke zevk katarak günü gün etmek, gamsız gezinmek, biraz da boş verip zevkleri tatmin etmek olur (mesela söz verdiğim bir işi yapacak iken arkadaşlarla buluşma hevesine kapılıp gitmem, ihtiyaç duymadığım halde bir eşya daha satın almam, sevdiğim çikolatayı almak için harcayacağım zamanı boşverip şehri boydan boya kat edişim…) ya

Devamını okuyun

Ruha ve Bedene İyi Gelen Bitkilerden Birkaçı

  Hikâye edilir ki şifalı bitkiler Süleyman Peygamber’in mâbedinde, bir bir boy atıp topraktan çıkmışlar.  Aslandan kaplandan karıncaya kuşa, çalıdan ağaca, çiçeğe, kısacası  tabiattaki tüm canlılara sözü geçen, onların dilinden anlayan Süleyman Peygamber bitkilere sormuş : Bana adını ve şifanı söyle, Neyin ilacısın Kime zararın var Kime yararlısın ? Bitkiler dile gelmişler ve neye yarar neye zarar olduklarını hangi hastalığa şifa olduklarını bir bir söylemişler. Rumi’nin eşsiz eseri Mesnevi’sinde anlattığı bu hikâyeye göre tıp biliminin temeli, yeryüzündeki ilk ruh ve beden hekimlerinin bilgisi de oraya dek uzanırmış. Süleyman Peygamber’den 3000 yıl sonra 2021’de Birleşmiş Milletler, bitkiler ve şifaları hakkında zengin

Devamını okuyun

Duyguların Bedendeki Yerleri

Aşık olduğumuzda içimizde uçuşan kelebekleri çoğumuz tanırız. Kalp hızla atmaya başlar, otonom sinir sistemi heyecan sinyallerini yakar ve kaslarımıza giden oksijeni artırır, nöroendokrin sistem tüm nöronları ateşler; vücudumuz böyle tepeden tırnağa aktif ve uçarı hafiflikteyken her an kanatlanabiliriz. “Limbik aşk” adını verdikleri hâli  böyle tanımlar nörobilimciler. Limbik demelerinin sebebi, duyguların beyindeki limbik sistemde aktive edilmesindendir. Her zaman bilinçli olarak farkında olmasak da duygularımız davranışlarımıza ve fizyolojik durumlarımıza etki ederler. Duygu – beden bağlantısı o kadar yerleşiktir ki kimi zaman duygularımızı tarif ederken bedensel terimler kullandığımız da olur: Evde kalmak istediğimiz bir gün “ayaklarımız işe gitmez”;  ciddi bir hayal kırıklığı yaşadığımızda,

Devamını okuyun

Doğanın İyileştirici Gücü

  Hayattaki küçük mutluluklar bazen arka bahçede bulunur. Tıpkı ekilen bir tohumun umudu  yeşertmesi gibi, doğada yapılan bir yürüyüşün sıradan ruh halimize bir huşu hissi katması ya da baharın ilk gül goncasını gördüğümüzde duyduğumuz sevinç gibi içimizi sarıveren küçük mutluluklar aslında hayatımıza ne kadar etki eder. Marin biyoloğu ve çevreci akımın ilk öncülerinden olan Rachel Carson’ın (1907-1964), doğanın yatıştırıcı niteliğinin insan ruhuna dokunuşu hakkında der ki: “ Doğanın tekrarlanan nakaratlarında daimi bir şifa vardır -geceden sonra şafağın ve kıştan sonra baharın geldiğinin güvencesi vardır. ”     Ünlü nörolog ve birçok kitabın yazarı olan Oliver Sacks, “Doğa, içimizde var olan

Devamını okuyun

Mars’a Yolculuk

  Adını Romalıların Savaş Tanrısı’ndan alan esrarengiz kırmızı gezegen Mars, antik çağlardan beri dünyada yaşayan insanların dünya dışında yaşam fantezilerinde yer almış. Mars’ta yaşam aramak veya Mars’ı kolonileştirme imkânı ya da tam tersine, Mars’ın dünyaya olası saldırıları, gökbilimcilere, film yapımcılarına ve hikaye anlatıcılarına her zaman ilham vermiş. Gökyüzü gözlemcileri arasında öncü İtalyan astronom Giovanni Schiaparelli (1835-1910), teleskopunu azimle Mars’ı gözlemlemeye  göre ayarlar, ve nihayetinde Mars’ın denizlerini, kara parçalarını, dağlarını ve nehir yataklarını gösteren ilk yüzey haritasını çizmeyi başarır.         Astronomide çığır açan söylemi de ömür boyu süren gözlemlerine dayanmaktaydı : Mars’ın yüzeyinde varlığı doğa yapısı olmayan,  “canali”

Devamını okuyun

Peri Masallarından Sanal Mağaralara İnsanın Yolculuğu

Tanınmış Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen’in (1805-1875) peri masallarının canlandırıldığı yerlere yolculuk yapmak Kopenhag’daki Tivoli bahçelerinde en sevdiğim eğlence olmuştu. Masalların içinden geçerken canlandırılan kahramanların arasına karışıp, göz kamaştıran dekor, renkler, ışıklar, ses ve müziğin etkisi altında âdeta masalın bir parçasıymış gibi hissetmek yolculuğa çok farklı bir eğlence katıyordu. O sırada arka planda işitilen bir ses masalın ana fikrini kulağa aşina gelen bir kaç cümleyle anlatmaya koyuluyordu. Yaratıcı hayal gücünü harekete geçiren, fanteziyi ve gerçekliği anlamlı bir birlik halinde sunan bu gizemli ortam her yaştan insanı cezbediyordu. Masal anlatıcısının yaratıcı ruh halini, fantezi ile gerçeğin nasıl iç içe geçtiğini böyle

Devamını okuyun

Göze Vuran Işık ve İris’in Anlamları

İnsanın gözünü alan güzellik hakkında tanınmış Fransız yazar Victor Hugo (1802-1885) der ki : Güzelliği sevmek ışığı görmektir. Victor Hugo’dan yaklaşık bir asır sonra, 1961’de uzaya giden ilk insan olan Yuri Gagarin (1934-1968), bulunduğu uzay üssünden kozmik evrene bakarken duyduğu huşûyu  şöyle ifade eder : Işınlar dünyanın atmosferinde parlıyordu, ufuk parlak turuncu oldu, yavaş yavaş gökkuşağının tüm renklerine geçti: açık maviden koyu maviye, menekşeye ve sonra siyaha.  Tarifi mümkün olmayan fevkalâde bir renk gamı ! Tıpkı ressam Nicholas Roerich’in (1874-1947) tabloları gibi. Gökkuşağına yansıyan renk gamının güzelliğine hayran olan antik çağ Yunanlıları, İris’i gökkuşağı tanrıçası olarak kabul ederler.  Gökkuşağının, dünyayı

Devamını okuyun

Gözün Büyülü Işığı

  Ruhun elle çalışmadığı yerde sanat yoktur. Usta sanatçı ve bilim adamı Leonardo da Vinci (1452-1519), insan vücudu ile ruhun gerçeğini ve insanın evrendeki yerini bilmeye adadığı hayatında yaptığı eserlerin hepsi birer baş yapıt olarak kabul görür. Anatomi, botanik, matematik, mühendislik ve fizik alanlarında sahip olduğu derin bilgi birikimini eserlerine yansıtmış, matematiği ve ışığı ustaca kullanarak resimlerini adeta canlandırmıştı. Yaptığı onlarca çizim ile gözlem ve deneylerine dayanan bilimsel bulguları bine yakın yaprakta ve not defterlerlerinde korunarak günümüze gelir. İçlerinden bazıları, ölümünün 500. yılı anısına 2019 yılında Paris’teki Louvre Müzesi ’nde sergilenir.   Her zaman yanında bir not defteri taşır, yaptığı

Devamını okuyun

Evrenin Müziği

Tellerin uğultusunda geometri, gezegenlerin aralıklarında da müzik vardır. Bilge filozof ve bilim adamı Pisagor (yaklaşık MÖ 570), Yunanistan’ın Samos adasında doğdu. En bilinen temel matematik teorisi  a2 + b2 = c2  ile tabiatta, mimaride, müzikteki bir çok oranı açıklar. Müzik ile matematik arasında gizemli bir bağlantı olduğunu öne sürerek gezegenlerin matematiksel denklemlere göre hareket ettiklerini ve hareketlerinden yayılan rezonansın müziksel notalarda karşılığı olduğunu belirtir. Bunu evrenin müziği anlamına gelen musica universalis olarak tanımlar. Sayıların tüm varlıklarda bulunan temel unsurlar olduğuna ve bir bütün olarak evrenin ahenkli frekanslar ve sayılardan oluştuğuna inanır. Pisagor ayrıca, Dünya’daki yaşamın, insan kulağı tarafından algılanamayan ilahi ses frekanslarının

Devamını okuyun

Hayatı Kolaylaştıran Arkadaşımız

  Beyin “ya hep ya hiç” prensibiyle işlemez. “ Bizler rutin alışkanlıkları olan varlıklarız özellikle de içinden geçtiğimiz bu dönemde. Bu normaldir, zira beynimiz sürprizi sevse de, aşırı ısınmasını önlemek için rutine ihtiyaç duyar ” diyor tanınmış Fransız sinirbilimci Valentin Wyart. Planlamanın zor olduğu, beklenmedik olaylarla dolu bir yılı geçirirken, rutinler kendimizi yapılandırmamıza yaşam kalitesini onarmamıza imkân verir. Kişinin günlük hayatına yerleştirdiği bu rutinler en azından kısa vade plan yapmayı mümkün kılar. Örneğin gelecek hafta sonu ne yapacağını, cumartesi sabahını spora ayırdığını, pazar günü pazara gideceğini bilmeyi sağlayan rutinler güven verici, yapılandırıcı ve zaman kazandırıcı alışkanlıklar olur… Bir rutini benimsediğimizde,

Devamını okuyun