Eros ve Psyche’nin Ebedi Aşkı

Evvel zamanda bir kralın üç tane kızı vardı. İki büyük kız hoştu ama en küçük olanın –Psyche ψυχή güzelliği tariflere sığmazdı. Başka diyarlardan onun güzelliğini görmeye gelenler olur, gördükleri karşısında büyülenirlerdi. Öyle ki Afrodit’in sunakları dahi terkedilmeye yüz tutmuştu. Gencecik toy bir faniye tapınacak kadar duydukları bu hayranlık Afrodit’i kızdırıyordu. Kendisine atfedilen Tanrısal üstünlüklere bu genç kızın el koyduğunu düşünerek öfkeyle “Onu, bu güzelliğinden dolayı pişman edeceğim” diyordu. Kararlı bir şekilde bir gün muzip ve yaramaz tabiatlı oğlu aşk tanrısı Eros’u yanına çağırdı ve düştüğü bu durumdan ileri geri şikâyet ederek onu Psyche’ye karşı kışkırttı ve dedi ki : Sevgili

Devamını okuyun

Tabiattan Geçen Mutluluk Yolları

Doğaya olan ihtiyacımız insanlığımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Orman görevlisi olarak çalışan ve birçok dilde çok satan kitapların yazarı Peter Wohlleben, Ağaçların Gizli Yaşamı  ’nda insanın doğayla olan bağı için: “Doğaya olan ihtiyacımız insanlığımızın ayrılmaz bir parçası,” der ve bizi doğaya doğru çeken bu parçamızı tanımanın bize nasıl iyi geleceğini açıklar. Kereste endüstrisine ağaç sağlamak göreviyle ormanda çalışırken ve ağaçları sadece ekonomik değeri olan emtia olarak gördüğü dönemde fark eder içindeki doğa sevgisini uyandıran bu parçayı. Aynı dönemde ormanda araştırma yapan bilim insanlarının doğaya olan merak ve tutkularına tanık olur ve ağaçların gizli yaşamı hakkında bulgulardan öğrendikleriyle, ağaçlara kazanç getiren emtia

Devamını okuyun

Çalgıcının Hikâyesi

  Evvel zamanda çeng çalan bir çalgıcı vardı. Bülbül onun sesini duydu mu kendinden geçerdi. Onun müziğini dinleyenlerin neşesi birse yüz olur; gönül kuşu havalanır, canın aklı şaşar da kalırdı. Öyle bir çalgıcıydı ki onun nağmelerinden eşi bulunmaz hayaller belirirdi. Az zaman uz zaman geldi geçti, çalgıcı yaşlandı, sesi değişti, bedeni acze düştü. Kimse sesine kıymet vermez oldu. İyiden iyiye yaşlanınca kazancı kalmadı, bir parçacık azığa muhtaç oldu.  “Yarabbi” dedi, “uzun bir ömür, tükenmez bir talih verdin; bir saman çöpü değerindeydim, lütuflar ettin bana. Yetmiş yıldır günahlar işledim; bir gün bile rızkımı kesmedin. Artık kirişim (çalgı çalanın karşılığında aldığı para),

Devamını okuyun

Kendi Kendine

  Senin içinde bir can var, o canı ara Senin dağının içinde bir hazine var, o hazineyi ara. –Rumi “İnsan, sadece yalnız olduğunda merak eder de gerçeği araştırır,” der Einstein. Büyük düşünür Goethe de yaratıcı ihamın ancak yalnızken geldiğini söyler. En beğendiğim psikologlardan biri olan Winnicott ise, çocuk gelişiminin başta gelen göstergelerden birini “kendi kendine kalabilmek kapasitesi” olarak tanımlar. Tabiat aşığı Amerikalı filozof ve yazar Henry David Thoreau manevi (spiritüel) keşiflerini orman yürüyüşlerinde yaptığını söyler. Yalnız başına yaptığı bu yürüyüşlerin, kendisini manevi kaynağına bağladığını, zengin ilhamlar verdiğini; ayrıca beden ve ruh sağlığına iyi geldiğini açıklar. Tabiatla yaşadığı birlik duygusu hakkında

Devamını okuyun

İnsanın Aşk Halleri

İnsan aşkı arar. İnsan olmanın en temel hâllerinden biri aşık olmak. Ama ne tür bir aşk bu? O kadar çok çeşidi var ki. Ferzan Özpetek şöyle tanımlar aşkı: Aşk, herkesi birbirine bağlayan bir ip!… Kendimi çaresiz hissettiğim anlarda aşkı düşünürüm ben. Çünkü bizi kurtaran, herşeyi değiştiren, olanaksızı olanaklı, çirkini güzel, kabul edilemez olanı kabul edilebilir kılan aşk! Herşey onun vasıtasıyla yürüyor. Hayattaki en önemli şey aşk. Aşk dediğin, dostuna duyduğun aşk, toprağa duyduğun aşk, işine duyduğun aşk…aşk dünyayı döndüren duygu. Bizi kurtaracak tek şey de aşk! Aşkın bu hâlleri olmasa, ne tıp doktoru adanmışlıkla insanlığa hizmet eden çareler bulurdu, ne çağlar

Devamını okuyun

Yaşam ve Ölüm Arasında Cesur ve Sevgi Dolu Bir Hikaye

Sevgi gerçekten sahip olabileceğimiz, kendimizde tutabileceğimiz ve yola çıktığımızda yanımıza alabileceğimiz tek şeydir.  Yaşamlarının sonuna yaklaşan hastalarla yaptığı öncü çalışmalarıyla tanınmış doktor Elizabeth Kübler-Ross (1926-2004), bu kişilerle yaşam ve ölüm hakkındaki duyguları ve yaşamış oldukları hayatı nasıl ölçtükleri hakkında röportajlar yapar. Çalışmasının sonunda, hastaların oybirliğiyle duygusal durumlarını “sevgiye duydukları özlem” olarak nitelendirir ve sevgiyi, ölüm korkusuna karşı ihtiyaç duyulan bir kalkan olarak gördüklerini ifade ederler. Yaşam yolunun sonunda hissettikleri iç huzuru ve memnuniyet derecesi ise dünyada yaşadıkları süre içinde etraflarına ne kadar sevgi ekebildiklerine bağlı olarak azaldığı ya da çoğaldığı ortaya çıkar. Ölmekte olan bir kişiye ölüm hakkında açıkça konuşmanın

Devamını okuyun

2019’da Kaf Dağının Eteklerinde En Sevdiklerim

Geldik 2019’un sonuna, bir dönemi daha geçerek 2020 li yıllara başlıyoruz. Yakında Kafdağının Eteklerinde 5 yılını tamamlıyor. Bunca zamandır takip ettiğiniz, okuduğunuz, ve zengin yorumlarınız için yürekten teşekkürler. Gönlünüzce zengin, sağlıklı, her anlamda bereketli, sevgisi, neşesi bol bir yeni yıl diliyorum. 2019 yılına dönüp baktığımda Kaf Dağı’nda en çok beğendiklerimi aşağıdaki listede sıraladım. Siz de beğendiklerinizi yazar mısınız? Hem sizleri daha iyi tanımış olurum hem de gelecek yazılara ışık tutar… 5. İnsan ve Sanatı Arasındaki İlişki Buradan okuyabilirsiniz. 4. Sessiz Arkadaşlarımız Bitkilerin Akıllı Dünyası  Buradan okuyabilirsiniz. 3. Lokman Hekim’in Defteri  Buradan okuyabilirsiniz. 2. Algılananın Ötesindekiler Buradan okuyabilirsiniz. 1.  İlahi Komedya

Devamını okuyun

Lokman Hekim’in Defteri

  Lokman Hekim, Anadolu inanışına göre bütün hekimlerin pîri imiş. Bin bir çeşit çiçeğin, otun özelliklerini tanır, ilaçlar yapar, dertlere deva bulurmuş. Bir yerde durmaz, hep dolaşır, gittiği yerlerdeki insanlara bilgisiyle yarar sağlar, şifa getirirmiş. Rivayete göre günlerden bir gün Çukurova’ya varmış ve ovanın bereketine, güzelliğine hayran kalmış. Çevredeki bütün hastaları iyileştirmeye başlamış. Gel zaman git zaman dere tepe düz gitmiş, adım adım dolaşmış, her yandaki otları bir bir incelemiş ama aslında ölümsüzlük ilacına mâyi olacak otu arar dururmuş. Bir gece dolaşmaktan yorgun düşmüş ve ulu bir çınarın altında uyuyakalmış. Uykusunda bir ses duymuş: “Ey Lokman, artık araman bitsin, ben ölümsüz

Devamını okuyun

Duygusal Beynin İşleyişi ve Duygusal Kabiliyetler

“Bir eş seçimi ya da evlilik kararını verirken bunu, kuru bilişsel matematik hesabına dayanarak yapamayız,”  der duygusal davranış biçimlerimizi neyin belirlediği konusundaki araştırmasıyla bilinen nörobilimci Richard Davidson. “Bu kararı vermek için duygularımıza başvururuz. Duygularımız kesintiye uğrayıp bozulmuş ise, bu tür kararlar alma kapasitemizi gerçekten olumsuz etkileyecektir.”  Duygusal beynin işleyişini değerlendirirken duygusal tarzımızı oluşturan ve doğuştan gelen altı kabiliyeti tanımlar. Bu kabiliyetler DNA’mızda temsil edilen biyolojik faktörlerle ve ailevi geçmişimizde hüküm süren psikolojik faktörlerle belirlenir. Her kabiliyet, temsil ettiği duygusal tarza has aktiviteleri ile beyinde görüntülenebilir, dolayısıyla teorik olgular değil yaşanan gerçektir. Her biri, düşükten yükseğe doğru ilerleyen bir boyutta ölçülür.

Devamını okuyun