Birlik Dükkanı


“Bu dükkan bir mahşer; burada neler yok. Aşıklar, aşka can verenler, savaşlar, yenenler, yenilenler; kuşdilini bilenler, masallar, neşeler, yaslar, düğünler… Bu dükkanın alıcısı, satıcısının kendisi.”

Mevlânâ Celaleddin Rumi’nin bize bıraktığı hazine Mesnevi.  Birlik Dükkanı olarak betimlediği eserin girişinde şöyle yazar:

Her varlık, o dükkanda yoğrulup yapılmakta, orada sergilenmekte, satılmakta; orada yıpranıp gene potaya girmekte, yenilenmekte. Sebepler sonuçları meydana getirmekte; sonuçlar gene sebepler haline gelip başka sonuçlar belirtmekte. Bu dükkanın bir ucu, dükkanı yapan kudret elinde; öbür ucu sonsuzluğa dek gitmekte ve gene o kudret eliyle sonu ön olmakta; her an yaratılmakta. Bu dükkanın alıcısı, satıcısının kendisi.

Bu dükkan bir mahşer; burada neler yok. Hint-İran, Yunan-Roma mitolojisi, yaratılış destanı, peygamberlerin yaşayış hikayeleri, erenlerin kıssaları, aşıklar, aşka can verenler, aşk ve aşkı yaratanlar. Masallar, halk hikayeleri, halk deyimleri, atasözleri, örfler, adetler. Savaşlar, yenenler, yenilenler; kadere yumruk sallayanlar, kaderin eliyle iki büklüm olup yokluk girdâbına atılanlar. Kuşdilini bilen, söyleyen Süleymanlar, Süleymanların saraylarında kendilerini yitiren Belkıysler. Neşeler, yaslar, düğünler, toylar, kahkahalar, yol-yordam, gözyaşları…

Devrinden önceki devirler, devrindeki yaşayışlar, zulümler, müsadereler[1], kavgalar. Ezilenler ve ezenler. Gerçek mutlu yarın, insanlık, hürriyet, hür insan…insanlığın özü-özeti olan birlik ve beraberlik.

Evet, herşey var bu birlik dükkanında; bu âlem satış yerinde… Mesnevi her an yenilenen, yaratılıp duran alemin şerhi, İlahi bir kitap, bir kitap ki kudret diliyle söylenmekte; gönüllere hitap etmekte…

Doğuda, batıda günümüzde en çok okunan şair olması bu sebepten olsa gerek.

Mesnevi, Mevlânâ’nın olgun felsefesini ve aynı zamanda yaşamını yansıtmakta. Eseri de tıpkı yaşamı gibi gerçekçi ve dinamik. Mevlânâ, yaşantısı boyunca olaylara boyun eğmemiş, zulme, adaletsizliğe ve hiyanete karşı meydan okumuş, mücadeleyi bırakmamış. Düsturu, miskince yaşam, çalışmadan geçinmek ve  mollalar gibi vaaz etmek olmamış. Kendi yapmadığı bir şeyi başkasına nasihat etmeye ya da uygulatmaya kalkmamış[2]. Hayatıyla ve cesaretiyle örnek olmuş.

Mevlânâ, Mesnevi’sine şu beyitlerle başlar:

Dinle, bu ney nasıl şikayet ediyor; ayrılıkları nasıl anlatıyor.
Diyor ki: Beni kamışlıktan kestiklerinden beri
feryadımla erkek de ağlayıp inlemiştir, kadın da.
Ayrılıktan şahrem şahrem olmuş bir gönül isterim ki özlem derdini anlatayım ona.
Aslından uzak kalan kişi gene buluşma zamanını arar.
Ben her toplulukta ağladım, inledim; iyi hallilerle de eş oldum, kötü hallilerle de.
Herkes kendi zannınca dost oldu bana; içimdeki sırlarımıysa kimse aramadı.
Benim sırrım, feryâdımdan uzak değil; fakat gözde, kulakta o ışık yok.
Beden candan, can da bedenden gizli değil; fakat kimseye canı görmeye izin yok.

Duygu Bruce,  29 Şubat, 2016

[1] Müsadere, bir kimsenin menkul veya gayrimenkul bir malının kendi rızasına bakılmaksızın kanuni sebeplerle devlet tarafından zorla elinden alınmasıdır.

[2] Mesnevi, Cilt I-II. Tercemesi ve Şerhi: Abdülbâki Gölpınarlı. Istanbul: İnkılâp Kitabevi, 1990, s.9, 14.

Yorumlarınız:

E-posta adresiniz yayınlanmayacak.